Ortalık yangın yeri!

Ülkemizin akciğerleri olan zümrüt ormanlarımız birkaç yıldır bilinçli olarak yakılıyor!

Halen daha İzmir, Hatay, Manisa yanmaya devam ediyor.

Çok daha acısı, çok daha yürek yakanı ise; bu yangınların nerdeyse, sadece izleniyor olmasıdır!

Aslında yakan da belli, izleyen de…

Bu memleket 50 tane, 100 tane yangın söndürme uçağı alamayacak bir memleket midir? Bu devlet, böylesi orman yangınlarını söndürebilecek bir teşkilatı kuramayacak bir devlet midir?

Peki ya Türk insanı bu meselelerin altından kalkamayacak kadar beceriksiz bir millet midir?

Tabi ki, hayır!

Öyle ise, yıllardır yakılan o güzelim ormanlarımıza, neden yeterince müdahale edilmiyor, her yer cayır cayır yanarken, bu işler için eğitilip donatılmış askeri birliklerimize (DAFYAR Birlikleri) neden hiçbir görev verilmiyor?

Kahramanmaraş Depremi gibi büyük bir depremde, insanlarımız yıkıntılar altında can çekişirken Türk Ordusu nasıl ki kışlasında bekletilmişse; her yer alevler içindeyken ve ormanlarımızla birlikte nice canlar ve yüreklerimiz de kavruluyorken Türk ordusu neden yine kışlasında bekletilmektedir?

Suriye’de çıkan bir yangına hemen müdahale edebilen Türk ordusu, kendi yurdu yanarken nasıl oluyor da kışlasında bekletilebiliyor?

Ormanlarımız yanıyor, ciğerlerimiz yanıyor da, diğer her işimiz yolunda mı?

Ne yazık ki hayır!

Bakın siyasete, orası da yangın yeri!

Ne hak kalmış ne hukuk ne insanlık ne de adalet… Gücü yetene, tutuklanan tutuklanana!

Bir de “Terörsüz Türkiye” diyorlar…

Daha dün tam 12 vatan evladına kıydılar. Türk’ün fidanına da ormanına da evlatlarına da hiç acımadan kıymaya devam ediyorlar!

Peki neden?

Çünkü AKP ve MHP; emperyalist güçlere boyun eğmiş, PKK’ya ise teslim olmuş durumdadır!

Ne hazindir ki görünen gerçek budur.

Terörist Şemdin Sakık, zamanında her şeyi çok açık ifade etmiştir. Müebbet hapis cezasına çarptırılan Sakık demiştir ki:  “- Silahımız tükenir, sayımız azalırsa Bodrum’a gider yatlarını yakarız. Antalya’ya iner seralarını yakarız. İstanbul’a çıkar arabalarını yakarız. İzmir’e ulaşır ormanlarını yakarız.”

Daha ne desin?

Peki, siz hiç, kendilerine “Ateşin Çocukları” diyen onun bunun çocuklarını duydunuz mu?

Aslında biz, bu onun bunun çocuklarının adını, ilk olarak 1990’da duymuştuk.

Kim bunlar?

Tabi ki PKK!

Çünkü 2019 yılında, Türkiye’de ormanları ateşe vereceklerini ve bunu yapacak olanlara da ‘Ateşin Çocukları İnisiyatifi‘ adını verdiklerini duyuran bizzat PKK idi.

Çıkarttıkları ilk organize yangınlardan sonra: “Biz, Ateşin Çocukları olarak, Türkiye’nin turistik bölgelerindeki sabotajların sorumluluğunu üstleniyoruz. T.C. başka bir dilden anlayana kadar, ateş seliyle onlara diz çöktürmenin zamanı gelmiştir” diye küstahça bir açıklama yapanlar da yine bu onun bunun çocukları idi.

2020 yılında teröristlere “2-3 genç bir araya gelerek eylem yapabilir. ‘Silahımız yoktur’ diyebilirler. Silahları çakmak ve kibrittir” diyen şerefsiz ise, bizzat Murat Karayılan’dı.

O günden bugüne kadar, o kadar çok yeşil vatan yandı ki…

Hatay yandı! İzmir yandı! Marmaris yandı! Manavgat yandı. Ve daha adını sayamayacağımız nice yeşil cennetlerimiz yandı, her yer küle kömüre ve siyaha döndü!

İyi, güzel… Anladık ki, düşman düşmanlığını yapıyor…

İyi de dost görünenler ve devleti yönetenler ne yapıyorlar?

Neden bu kadar tepkisizler, neden sadece seyrediyorlar, neden birçok şeyi milletten saklama ve gizleme ihtiyacı duyuyorlar?

Neden?

Nedeni ve görüneni şu: Ne yazık ki, AKP ve MHP; PKK’ya teslim olmuştur!

Terörist şemdin Sakık’ın ve Kandil’deki çatal dilli Karayılan’ın sözlerini unutacak kadar unutkanlaşarak teslim olmuştur!

Türkiye’deki yangınları seyredecek, seyrettirecek; ama Suriye’deki yangınlarda TSK’yı kullandırtacak kadar gafilleşerek teslim olmuştur.

Cayır cayır yakılan memleketi, PKK’nın yaktığını saklayacak kadar karaktersizleşerek teslim olmuştur!

PKK’nın askerlerimize yaptığı dronlu saldırıyı, Türk Milletinden saklayacak kadar tırsmış, pusmuş ve teslim olmuştur!

PKK tarafından şehit edilen evlatlarımız için, başka başka kulplar arayacak kadar, yerlilik ve millilikten uzaklaşarak teslim olmuştur!

AKP ve MHP; muhalif belediye başkanlarını tutuklayacak ve bu ihanet sürecini halka anlatacak televizyon kanallarını kapatacak kadar ceberutlaşmış ve teslim olmuştur!

Teröristlere, Tunceli’de gövde gösterisi yaptırmayan Devlet’in valisini, sırf terörist başına şirin görünmek adına, merkeze çekebilecek kadar korkaklaşmış ve teslim olmuştur!

Bebek Katili Öcalan’a “Kurucu Önder” diyebilecek kadar, istikametini sapıtarak teslim olmuştur!

Anayasa’dan Türk milli kimliğini çıkaracak kadar, Kürtçe eğitimin önünü açacak kadar, hapisteki PKK’lıları salacak kadar, Öcalan denilen bebek katilini Gazi Meclise çağıracak kadar gaflet ve dalalete batarak teslim olmuştur!

Suriye’de Türk milli varlığına karşı kurulan 100.000 kişilik terör ordusuna, Yunanistan’a konuşlandırılan devasa işgal ordusuna dahi, gık diyemeyecek kadar paçayı kaptırmış ve teslim olmuştur!

Kandil’den “- Türk Devleti yola gelmezse anladığı dilden konuşuruz” diyen, Karayılan’ın tehditlerine boyun eğecek kadar pusmuş ve teslim olmuştur!

PYD, PÇDK ve PEJAK olduğu gibi yerinde durduğu halde, PKK silah bırakıyor tezgâhını, illüzyonlu bir mizansenle millete yutturmaya kalkacak kadar yalana batarak ve teslim olmuştur.

Evet, barış güzeldir ve barışmak da büyük bir erdemdir. Lakin gaflet ve dalalet içinde kalarak ve barış diyerek milleti kandırmak da büyük bir suçtur!

Unutmayalım ki, Sevr de bir barıştı. Ama Türk milleti için bir idam fermanıydı.

Unutmayalım ki bu milleti hendek ve barikat operasyonlarına götüren tuzaklı yol da bir barış süreciydi.

Görünen odur ki, silahlarını teslim edeceği söylenen PKK, AKP ve MHP’yi çoktan teslim almıştır!

Fakat, Türk Milleti artık uyanmıştır ve kendisi için hazırlanan her ölüm fermanını yırtıp atmakta kararlıdır ve bu kararlılığını da son yerel seçimde göstermiştir.

Unutmayalım ki, Türk Milleti’nin karakterinde teslimiyet yoktur.

Türk Milleti’nin karakterinde; terörle, teröristle veya düşmanla müzakere değil, sonuna kadar mücadele vardır, zafer ve hürriyet vardır, en nihayetinde “Ya İstiklal Ya Ölüm” anlayışı vardır.

Görün bakın; Türk Milleti kendisine karşı kurulan bu kirli tezgâhı, kuranların başına çalacak ve günü geldiğinde de müsebbiplerinden hesap soracaktır.

Hem de ne hesap!

Hesap günü ise yakındır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir